Açık Kürsü

Sevgili Ersin Köseoğlu’nun Bilgi Yolu Yayınlarından çıkan öykü kitabını büyük bir keyifle okudum. Aslında öykü olarak elinize aldığınız kitapta masal öğeleri öylesine zengin kullanılmış ki…  Yaramaz Sincap’ın ortaya çıkışıyla birlikte gizemli bir serüvene dönüşen öykü, Gülce Hanım’ın sıradan yaşamına farklı tatlar katıyor. Gülce Hanım’ın yalnızlığı ve bu konudaki yakınmaları aslında yaşlanan insanların en büyük sorunu. Çocuklara ve gençlere bir işaret. Örneğin takvimden düşen yaprakta “Dünya selamlaşma Günü yazmakta. Gülce Hanımı şaşırtıyor böyle bir günün olması. (devamını okumak için tıklayınız.)

Doğa ve Mina kardeşler bahçelerinden sebze toplarken yapraklardaki böcekleri fark ederler. Ertesi gün bu minik ayakların sayılarının arttığını ve onların yaprak bitleri olduğunu öğrenirler. Bitkilerin yapraklarının sararıp, solması ve dökülmeleri sorunun göstergesidir. İlk akla gelen ilaçlama yoluyla bitlerden kurtulmak olsa da acaba başka yöntemler olamaz mı düşüncesiyle, çocuklar araştırmaya başlarlar. Girişimler olumlu sonuç vermese de uğur böcekleri uçarken bahçede, çözümü de getirir beraberinde.Öyleyse beslemek gerek onları dereotu, maydanoz, sardunya ve cüce sabah sefası ile kurulmuş doğal sofrada. (devamını okumak için tıklayınız.)

“Derler ki, dünya aslında bir tezgahta dokunmuş. Alın yazısı gibi deseni önceden çizilmiş.” Kahramanımız Derya, yedinci sınıf öğrencisidir. Yaz tatilini Kula’da anneannesinin evinde geçirmek üzere yola çıkar. Kardeşi ve annesiyle birliktedir ama bu uzun misafirlik için pek de istekli değildir. Yolculukları sırasında zorunlu bir molada arabalarının bagajına aldıkları nesnenin farkında olmadan varış noktalarına, yanık ülkeye ulaşırlar. (devamını okumak için tıklayınız.)