Braille Yazısının Önemi ve Tarihçesi

Sevin Sezgin, 7 Şubat 2022
Okuma Süresi: 5 dakika

Diğer insanlar için yazı ne kadar önemliyse görme engelliler için de o kadar önemlidir. 1830 yılına kadar görme engelliler, okuyup yazabilecekleri bir yazı sistemine sahip değillerdi. Bu nedenle karanlık bir dünyada yaşıyorlardı. Yazılı bilgi kaynaklarından yararlanma olanakları yoktu, eğitim alamıyorlardı. Kulak yoluyla sürdürülmeye çalışılan eğitim ise görme engellilerin çok sınırlı konularda ve sınırlı düzeylerde yetişmelerini sağlayabiliyordu. Braille yazının bulunuşu görme engellilerin dünyasında bir devrim yaratmıştır. “Braille Alfabesi” olarak adlandırılan yazı, bulan kişinin adı ile anılmaktadır.

Louis Braille 1809'da Fransa'da dünyaya geldi. Doğduğunda, görme engelli değildi. Ancak, üç yaşındayken, geçirdiği bir kaza sonucu sol gözünden yaralandı. Babası doktora götürmek yerine mahallelerindeki bir kadına götürdü.  Kadının uyguladığı yanlış tedavi, Louis Braille’in her iki gözünün de kapanmasına yol açtı.

Louis Braille okul çağına geldiğinde varlıklı bir kişi olan Valentin Hauy tarafından dünyada ilk olarak 1784’te Paris'te açılmış olan körler okuluna gönderildi. Okulda görme engellilerin eğitimi sadece kulak yoluyla ve ezberleme yöntemiyle yapılıyordu. Louis Braille öğrenciliği sırasında görme özürlüler için özel bir yazı sistemi üzerinde çalışmaya başladı. İplerden, çivilerden, çubuklardan tahtalardın ve kurşunlardan yararlanarak çeşitli denemeler yaptı.  Bu sıralarda Fransız ordusunda görevli bir subay, geceleri askerlerine düşmandan habersiz gizli emirler göndermek amacıyla bir yazı sistemi geliştirmişti. “Gece Yazısı” adını verdiği bu sistem kabartma çizgi ve noktalardan oluşuyordu. Yazının görme engelliler tarafından da kullanılabileceğini düşünen Çharles Barbier adlı subay Paris’teki Körler Okulunu da ziyaret ederek geliştirmiş olduğu bu yazıyı okul müdürüne gösterdi. Ancak okul müdürü yazıyı inceledikten sonra görme özürlüler için uygun olmadığına karar verdi. Sistem çok sayıda noktalardan ve çizgilerden oluştuğu için çok karmaşıktı. Bu arada Louis Braille de Charles Barbier adlı subay tarafından geliştirilmiş yazıyı inceledi. O da yazının görme özürlüler için uygun olmadığını ancak bu sistemin, oluşturmaya çabaladığı yazı için önemli bir ipucu olabileceğini düşündü. Louis Braille'in kafasında bazı somut fikirler belirmeye başladı. Görme engellilerin kolay okuyabileceği bir yazının, çizgilerden değil, sadece noktalardan oluşması gerektiğine düşünmeye başladı. Bundan sonra sıra, kullanılacak noktaların sayısı üzerinde en doğru kararı vermeye gelmişti. Louis Braille yaptığı sayısız denemeler ve uzun süren çalışmalar  sonunda 1830'da görme özürlülerin şu anda kullanmakta olduğu altı noktadan meydana gelen yazı sistemini buldu. Daha sonra altı noktadan oluşan bu yazı sistemiyle alfabedeki harfleri oluşturdu. Louis Braille'in görme engelliler için icat etmiş olduğu yazının okullar tarafından kabul edilmesi kısa sürede mümkün olmadı. Braille, tüm mücadelesine rağmen görme özürlüler için var ettiği yazının, ölmeden önce kendi okulunda kabul edildiğini göremedi. 

Bu yazı 1854 yılında Fransa'da, 1860'da Amerika Birleşik Devletlerinde, 1868'de İngiltere'de Braille yazının okullarda kullanılması kabul edilebilmiştir.

Dünya da körlerle ilgili ilk matbaa 1868'de, ilk kütüphane 1882’de İngiltere'de kuruldu. . Günümüzde, çeşitli ülkelerde kurulan özel matbaalar ve kütüphaneler yoluyla görme engellilerin okuyabileceği on binlerce, yüz binlerce kitabın yazılması, çoğaltılması ve dağıtılması gerçekleşmektedir.

Yazının bulunması, görme engellilerin önündeki engellerden en önemlisini ortadan kaldırılmış ve onlar için yeni ufuklar açmıştır. Böylelikle, okul, kütüphane,  gazete, kitap gibi kavramlar görme özürlüler için de somut ve işlevsel kavramlar haline gelmiştir. Ancak görme engelliler arasında okuma ve yazma oranı hâlâ çok düşüktür. Yalnızca dinleme amaçlı olarak, teknolojinin gelişmesiyle her geçen gün daha kolay ulaşılan okuma materyalleri, yazıya ilgiyi azaltmakta ve görme engelliler arasında okuryazar oranını git gide düşürmektedir. 

Açık Kürsü'de yayımlanan içerikler, doğrudan yazarın kendi sorumluluğundadır.

Eksi 18 Edebiyat Topluluğu'nun görüşlerini yansıtmayabilir.