Suki'nin Kimonosu
Elif Bülbül, 24 Ekim 2025
Okuma Süresi: 6 dakika
Elif Bülbül, 24 Ekim 2025
Okuma Süresi: 6 dakika
Renkahenk Kitap Kulübü’müzün ilk buluşmasında Chieri Uegaki’nin yazdığı ve Stéphane Jorisch’in resimlediği, “Suki’nin Kimonosu” kitabını konuştuk. Kitap Kulübü’ne katılan arkadaşlarımızın yaptığı yorumları ve incelemeleri derleyerek bir metin haline getirmek istedim.
Kitap; ilk olarak 2003 yılında Kids Can Press tarafından yayımlanmış ve 2025 Ağustos ayında ülkemizde ilk baskısını yapmış.
Renkahenk Kitap Kulübü
‘Kendin olursan mutlu olursun’ iletisini yalın anlatımla okura vermesi, Suki’nin duygularını, sade olay örgüsü ve resimler ile uyumlu olarak okura aktarması bakımından çok beğendik.
Kitabın sıcak, samimi kurgusu ve çizimleri; kendin olma, aile sıcaklığı ve akran ilişkileri konularını yonca yaprakları gibi döşeyerek anlatıyor yazar ve çizer.
Medyanın ön planda olduğu günümüzde çocuklarımız belli prototipleri görerek ve onları örnek alarak yetişiyor. Kıyafetlerinden tutun, oyuncakları ve aksesuarlarına kadar birbirinin aynısı nesnelerle tektipleşebiliyor. Bir çocuğun bunlara rağmen kendi olmaya çalışması büyük bir meziyettir. Tıpkı Suki gibi.
Suki; okula başlayacağı ilk gün, ablalarının dediklerine bakmaksızın büyükannesinin ona hediye ettiği kimonosunu, terliğini, şemsiyesini, kemerine sıkıştırdığı minik akçaağaç yaprağı ve kiraz çiçeği desenli soluk pembe keten bir mendili ile okuluna gidiyor. Ablaları yeni kazak ve ayakkabılarını arkadaşlarına gösterecekleri için farklı bir havadalar. Kardeşlerinin gülünç olacağını ve onların havasını söndürecekleri korkusu ile gün boyu Suki’den uzak duruyorlar.
O ise kıyafetinin kendisini küçük düşürebileceğine aldırmadan ve ablalarının epey arkasından giderken kollarını bir kelebek kanatları gibi hareket ettirerek okuluna yürür. Hem yol üzerinde hem de okulda arkasından gelen gülüşlere aldırış etmeden.
Yeni sınıfındaki bir çocuk Suki’nin moralini epey bozuyor gibi bir an olsa da sınıf öğretmeni Bayan Paggio duruma müdahale ediyor. Suki’den yaz tatilinde neler yaptığını anlatmasını istiyor.
Suki, büyükannesiyle gittiği festivali anlatırken geleneksel Japon dansını sınıfın önünde yapmaya çalışıyor. Davulların güçlü seslerini kulaklarında tekrar duyuyor ve çıplak ayakla taze çimlerin üzerine bastığı andaki his ile büyükannesinin anısını yaşıyor. Festival alanının ve sınıfın kalabalıklığı adeta bir ritim oluşturmuş kitapta. Suki’nin anılarını perçinlemesi için ihtiyaç duyduğu coşku bu anda geliyor.
Sınıf arkadaşları gülüşmeyi kesiyor ve hayranlıkla Suki’yi izliyorlar. Günün sonunda Suki, ablalarının aksine arkadaşları tarafından farklılığı ile kabul ediliyor.
Japon kültüründe semboller önemli. Gelelim anlatıda kullanılanlara. Büyükannenin hediyesi olan minik akçaağaç yaprağı ve kiraz çiçeği desenli soluk pembe keten mendil bizlere ne anlatıyor?
Kiraz çiçeği Japon kültüründe ölümü temsil ediyor. Büyükannenin artık yaşamadığını, Suki’nin onun anısını yanına alarak okulun ilk günü heyecanını böylelikle sakinleştirebildiği çıkarımını yapabiliyoruz. Yazar, fazla söze gerek kalmadan bu sembol üzerinden sade bir anlatım yapıyor. Mendili aynı zamanda eski kuşakla yeni olanı birbirine bağlayan bir nesne, büyükanne ve torun arasında bir kanca olarak yorumlayabiliriz.
Büyükanne ile beraber gittiği festival Japonya’da Koinobori Festivali olarak 5 Mayıs’ta Çocuk Bayramı olarak kutlanıyor. Kutlamalarda, Koinobori yani sazan balıklarının olduğu flamalar asılıyor. Bu balıkların özelliği akıntıya karşı yüzmeleridir. Japon ebeveynlerin çocuklarında görmeyi arzuladıkları güç, cesaret ve azim gibi nitelikleri sembolize ediyor.
Kitapta bu festival başka bir sembol olarak karşımıza çıkıyor. Suki’nin bir özgür birey olması büyükannesi tarafından destekleniyor. Zorluklara karşın cesaretli olması küçük yaşta ince ince işleniyor. Bir festival sahnesinin Suki ile ilgili hangi bilgiyi taşıdığını anlayabiliyoruz. Bu kız okulun ilk günü çevresine aldırış etmeden kadim Japon kültürünün bir parçası olan kimonoyu giyecek kadar cesur ve güçlü.
Okulun ilk günü arkadaşı Penny ile salıncakta sallanması sahnesine gelelim. Salıncak da bireysel seçimleri gösteriyor, çünkü salıncağa tek kişi biner. Bu da kitabın kullandığı sembollerden biridir ve Suki’yi tanımlar. Onun ailenin en küçüğü olduğunu düşünürsek şunu da ekleyebiliriz: Ailenin en küçükleri diğerlerine göre daha özgür yetişir.
Okurken keşfettiğimiz başka bir sembol de bir kedi. Çocuklar evden çıkmadan önce merdivenin başında ve Suki’nin tam arkasında tatlı bir kedi görüyoruz. Kediler de bireyselliği temsil eder, çünkü kendilerine özgüdürler. Aynen Suki gibi.
Resimli kitaplarda olayları dışarıdan izleyen hayvanlar çizilir. Ya da fantastik kurgularda sihire şahit olan kediler, kargalar gibi. Kitapta çizilen bir kedi deyip geçmeyelim, bize düşündürdükleri ile yeni farkındalıklar kazandırıyor.
Bunun dışında Suki’nin annesinin ona sağladığı özgürlük alanına değinmeden olmaz. Japonların fotoğraf çekme alışkanlığını kitapta görüyoruz. Anne kızlarının fotoğrafını çekiyor ve uğurluyor onları okula. Anne çocuklarının kıyafetlerine karışmıyor. Böylelikle kızlarının yaptığı seçimlerinin sonuçlarını yine kendilerinin yaşaması şeklinde onlara özgür bir alan açıyor.
Kendimizi sorgulayalım. Çocuklarımıza özgür alanlar açabiliyor muyuz? diye. Yoksa sürekli onlara müdahale ederek nefes almalarını engelliyor muyuz? Bireyselleşmelerine, özgür ve mutlu bireyler olmalarının önünde duvar mı oluyoruz? Bu kitap bizlere bunu düşündürüyor.
Chieri Uegaki; Suki’nin Kimonosu, çev. Dila Altındiş Balcı. Mea Kitap, 2025,32s.
Açık Kürsü'de yayımlanan içerikler, doğrudan yazarın kendi sorumluluğundadır.
Eksi 18 Edebiyat Topluluğu'nun görüşlerini yansıtmayabilir.