Çukurlar
Elif Bülbül, 6 Kasım 2025
Okuma Süresi: 10 dakika
Elif Bülbül, 6 Kasım 2025
Okuma Süresi: 10 dakika
Renkahenk Kitap Kulübü’müzün ikinci buluşmasında Louis Sachar’ın yazdığı, İpek Güneş Çıgay’ın Türkçeleştirdiği “Çukurlar” kitabını konuştuk. Kitap Kulübü’ne katılan arkadaşlarımızın yaptığı yorumları ve incelemeleri derleyerek bir metin haline getirmek istedim.
Kitap; ilk olarak 2000 yılında Amerika’da Random House Children’s Books markası olan Yearling Books tarafından yayımlanmış ve 2012 yılında ülkemizde ilk baskısını yapmış. Adalet, arkadaşlık, büyüme ve olgunlaşma, dayanışma, etik değerler, iyi ve kötü mücadelesi temalarını içermekte.
Renkahenk Kitap Kulübü
Eseri; dostluğun hayat kurtaran gücünü, haksızlığa karşı durmanın gerekliliğini ve kendi kaderimizi şekillendirme gücüne sahip olduğumuzu güçlü bir kurguyla aktarması bakımından beğendik. Yazarın dili akıcı ve yer yer masalsı anlatımı var. Türkçeleştiren İpek Güneş Çıgay’a teşekkür ediyoruz.
Zorlu koşullar altında kurulan gerçek dostluklar, kişinin hayatını değiştirebilir ve en zor durumların bile üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. Stanley Yelnats ve Sıfır arasındaki dostluk, kitaptaki en önemli bağdır. Birbirlerine destek olmaları, hayatta kalmaları ve kampın gizemini çözmeleri için kritik öneme sahiptir. Bu, sadakatin ve karşılıksız yardımın değerini vurgular.
Toplumsal önyargılar, keyfi otorite ve haksız suçlamalar masum insanları mağdur edebilir, ancak adalet en sonunda yerini bulur. Stanley'nin işlemediği bir suçtan haksız yere kampa gönderilmesi ve kamp yöneticilerinin keyfi uygulamaları, otoritenin keyfiliğini ve hukuki adaletsizliği gözler önüne serer. Kitap, haksızlığa karşı direnmenin ve gerçeğin peşinden gitmenin önemini gösterir.
Hayat bazen bir ‘lanet’ veya kötü şans gibi görünse de insanlar kendi eylemleri ve yaptıkları doğru seçimlerle kaderlerini değiştirebilirler. Stanley ailesinin üzerindeki ‘lanet’ fikri, hikâyenin merkezinde yer alır. Ancak Stanley'nin Yeşil Göl Kampı'ndaki azim ve doğru kararları hem kendi hem de ailesinin yazgısını değiştirir. Bu, pasif kabulleniş yerine mücadele etmenin ve sorumluluk almanın önemini vurgular.
Atalarımızın geçmişte yaşadıkları olaylar, şimdiki zamanı ve gelecek nesillerin yaşamlarını derinden etkileyebilir. Stanley' in ve Sıfır’ın geçmiş aile hikâyeleri, Yeşil Göl Kampı'ndaki olaylarla iç içe geçmiştir. Çukurlar, sadece bir fiziksel görev değil, aynı zamanda geçmişteki bir gizem ve haksızlığın izini sürme aracıdır. Bu, geçmişle yüzleşmenin ve onun yarattığı döngüyü kırmanın gerekliliğini gösterir.
Ana karakterimizin adı Stanley Yelnats. Bu isim bir palindrom. Yani hem sağdan hem de soldan okunduğunda aynı sözcükler. Olay örgüsü palindrom isim gibi bir ileriye bir geriye giderek bizi zamanda yolculuğa çıkarıyor.
Mekân aynı olsa da olaylar farklı zamanlarda geçiyor. Zamanı bir kaldıraç gibi düşünelim. Zaman ortadan kalkınca tüm olaylar üst üste biner, değil mi? Burada da aynı his var. Adı “Yeşil Göl Kampı” olan yerde yaşananlar geçmiş ve şimdiki zaman aralığında üst üste biniyor.
Stanley’in büyük büyük büyükbabasının üzerine yapışan laneti, lanetin sahibi olan çingene kadının bilmem kaçıncı kuşak torunu olan Sıfır’la birlikte dağın üstündeki suyu içmeleriyle birlikte sonlanıyor. Karakterimizin zorlu yolculuğunda onlara eşlik eden biz okurlar onlarla birlikte, “Tanrının Baş Parmağı”nın olduğu yerde sularımızı içtik ve serinledik.
Roman boyunca karakterlerin hissettiği susuzluk, bizde de vardı. Şişe şişe su içtik Stanley ve diğer çocuklarla birlikte. Çoğu zaman onların yerine. Kurguda yaratılan atmosfer gerçekten güçlü.
Romanda, “Tanrının Baş Parmağı” olarak geçen bu sembolün üzerinde düşünmek gerekir. Bu sembol bireyin hayatı boyunca karşılaştığı dönüşüm, zorluk ve fırsatlarla dolu yolculuğa işaret eder. Stanley ve Sıfır için de durum böyledir.
Sıfır annesiyle ekonomik olarak zor şartlarda yaşarken bir gün annesi ortadan kayboluyor. Oğlan sokaklarda yaşamaya mecbur kalıyor. Yoksullar için çalışan bir gönüllü grubun yardımıyla geçiniyor. Çalışma kampında olmasının nedeni şu: ünlü bir basketbolcuya ait eski bir çift spor ayakkabının satılıp gelirinin yine yoksullara gideceği o satış gününde ayakkabıları çalması. Yakalanacağını anladığında onları bir köprüden aşağı atıyor ve bu ayakkabılar da köprünün altından geçmekte olan Stanley’in başına düşüyor. Stanley’in babası eski spor ayakkabıları geri dönüştürme üzerine çalışan bir mucit olduğundan çocuk ayakkabıların kime ait olduğunu bilmeden evine getiriyor. Stanley’in ceza alması da bu nedenden. Eski bir çift ayakkabının bağcıkları geçmişten o güne akan lanetle birleşerek iki oğlanın kaderlerini birbirine bağlıyor.
Stanley’in Sıfır’a okuma yazma öğretmesi, bunun karşılığında Sıfır’ın Stanley’in çukurunu kazmasında yardımcı olması aralarındaki bağı güçlendiriyor. Çalışma kampındaki çocuklar arasında da sosyoekonomik ve kültürel katmanları görmek mümkün. Göçmen olma, siyah ve beyaz ırktan olma gibi derin konuları yazar bize diyaloglarda anlatıyor.
Kahramanlarımızın kampa geri döndüklerinde yaşadıkları zorlukları bir yana bırakalım. Stanley’in çukur kazarken bulduğu eski bir bavul ki üstünde büyük büyük büyükbabası olan Stanley Yelnats’ın isminin yazıyor olması bizlere tam bir sürpriz oldu.
Stanley’in suçsuz olduğu bu arada ispatlanmış olduğundan bavulu çıkardıkları günün sabahı, avukat onları bulduğunda sahne aynen şöyledir: Kamp müdürü, Bay Efendim ve Bay Kalemdanski çukurun tepesinde oğlanların zehirli kertenkelelerce ısırılıp ölmelerini bekliyor. Kertenkeleler bir türlü ısırmıyor. Çünkü, “Tanrının Baş Parmağı” denilen yerde yıllar önce Soğancı Sam’in ektiklerini açlıklarını bastırmak için yemişlerdi. Soğanların kokusu koruma kalkanı gibi.
Kamp yetkililerinin gerçek niyetleri ortaya çıkıyor. Amaçları, öğretmen Kate’in “Mucuk Kate” ismiyle kanun kaçağına dönüştükten sonra soyduğu ve çöl olan yere gömdüğü tüm hazineyi bulup zengin olmakmış. Suçlu çocukların fiziksel güçlerini kullanarak bedavadan çalıştırıyorlarmış.
Avukat hem Stanley’i hem de Sıfır’ı kurtarır. Bavuldan çıkan kıymetli eşyalarla her iki çocuk zengin olur. Sıfır, dedektif tutarak kayıp annesine kavuşur. Stanley’in babasının keşfettiği ve spor ayakkabıların koku problemini ortadan kaldıran bir ürünün geliştirmesine katkıda bulunurlar.
Mekân olarak geçen “Yeşil Göl Kampı” geçmişte adı gibi bir yer iken, Amerika’da insanlar ırklarına göre muamele görürlermiş. Sam isminde yardımsever ve hoş bir siyahi adam yaşarmış. Harika soğanlar yetiştirirmiş. Hastalıklar için ilaçmış ve “Tanrının Baş Parmağı” nın olduğu tepede soğan tarlası varmış.
Kasabaya gelen öğretmen Kate Marlow ile birbirlerini sevmişler. Ancak ırkçılığın olduğu bir dönemden bahsediyorum. Böyle bir birliktelik o dönemin Teksas eyaletinde mümkün değil. Bu hikâye ırkçılığın ne kadar kötü bir şey olduğunu gösteriyor.
Kitabın aynı isimle bir filmi de var ve yazarımız bir sahnesinde oynamış. Louis Sachar hukuk okumuş. Bu bilgiden yola çıkarak, kitapta neden çocuk suçluları kurgusuna aldığını anlayabiliyoruz. Çok ödül almış bir roman ve dilimize kazandıranlara bir kez daha teşekkür ediyoruz. Ülkemizde de çocuk suçlular var ama bunu anlatan çocuk romanlarını bulmak zor. Yayınevlerinin bu alanda Türk yazarlarına yer açmalarını isteriz.
Son olarak -belki bir yüzyıl geçmiş aradan dersek- kamp coğrafyasının hızla kuraklaştığını da okuyabiliyoruz. Mitlerde geçen çorak toprakları hatırlayalım. Mekân olarak çöl güçlü bir semboldür. “Tanrının Baş Parmağı” nın anlamını tamamlar.
Romanda bir koca göl kurumuş ve yaşayanlar sadece yılan, akrep ve kertenkele. Bu bize yaşamakta olduğumuz iklim değişimini bir kez daha hatırlatıyor.
Bu yazıyı iklim değişiminin kötü sonuçlarına bağlayarak ve bir soru sorarak bitirmek istiyorum. Bir gün suyumuz kuruduğunda ve yuvalarımızı terk etmemiz gerektiğinde ardımızda böylesi bir çöl mü bırakacağız çocuklarımıza? Düşünelim.
Kitapla ilgili detaylı bilgi için bağlantı linki: https://www.tudem.com/urun/kultur/1008/tudem_edebiyat/11243/cukurlar.aspx
Louis Sachar; Çukurlar, çev. İpek Güneş Çıgay. Tudem Yayın Grubu, 2012, 240s.
Hedef Kitle: 11-14 Yaş + Yetişkinler
Açık Kürsü'de yayımlanan içerikler, doğrudan yazarın kendi sorumluluğundadır.
Eksi 18 Edebiyat Topluluğu'nun görüşlerini yansıtmayabilir.